Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
DİZİLERİN SOSYAL TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKLİLERİ
Şimdi elimize bir mikrofon alsak ve caddeye çıkıp bir röportaj yapsak, halkımıza sorsak “İzlediğiniz dizi var mı?” diye. İnanın sorduğumuz 10 kişiden en az 6-7 kişinin cevabı “evet var” olacaktır. Ve bu kitleye de sadece belirli bir cinsiyet, yaş veya toplumsal sınıf girmiyor. Halkın çoğunun mutlaka izlediği en az bir veya iki dizisi var mutlaka.
Diziler televizyon sektörünün olmazsa olmazlarındandır. Hem de öyle bir sektör ki bir taşta iki kuş değil, aynı anda 4-5 kuş birden vurabiliyor. Medya, diziler sayesinde bilinçaltı mesajlarını hiç uğraşmadan verebiliyor. Muhtelif birçok ürünün reklamını izleyiciye çaktırmadan yapabiliyor. Senaristler (olumlu veya olumsuz) istediği fikirlerini, ideolojisini dizi üzerinden izleyiciye aktarabiliyor ve bu sayede toplumu birkaç yerden kuşatarak maddi ve manevi olarak çepe çevre sararak etkisi altına alabiliyor.
Büyüklerimiz anlatır ya hep “önceleri insanlar birbirlerine misafirliğe, ziyarete giderlerdi. Sohbet, muhabbet o biçim. Dostluklar, arkadaşlıklar tam tadında. Ana-baba ziyareti asla aksatılmaz. İnsanlar bol bol kitap okurdu. Mutlaka bir aile diğer bir aileye, komşusuna sohbete giderdi, gençlerimiz çok edepliydi, çocuklarımız uslu ” diye. Bizlerde o büyüğümüzün anlattıklarını şaşkınlıkla dinleriz. Şimdi insanlarda misafir kültürü kaldı mı sizce? Kalsa da çok az. Çünkü insanların misafirliğe gidecekleri veya misafir ağırlayacakları vakti yok artık. Sebebi mi? Çok basit! Pazartesi akşamından Pazar akşamına kadar hemen hemen her akşam bir dizisi var. Dizilere o kadar kaptırdık ki kendimizi bir arkadaşımızı, ailemizi, komşumuzu ziyaret etmek aklımıza gelmiyor maalesef. Kitap okumak mı? Entrika, aşk ve mafya dizileri varken şimdi kim zaman ayıracak kitap okumaya. Öyle bir alışkanlık var mı günümüz insanında. Diyeceksiniz ki kitap okumamanın tek sebebi diziler mi? diye. Evet, belki tek sebep değil ama en büyük sebep yine TV dizileri. Çünkü dizilerin her bir bölümü bir sinema metrajında adeta. Saat 20.00’de başlayan bir dizi 23.30-00.00’da bitiyor. Bu insan hangi ara kitap okuyacak.
Her kitleye hitap eden ve etkisi altına mutlaka bir dizi mevcut ekranlarda. Kırdılı döktülü mafya dizileri, birbirini seven, ayrılan ve sonra tekrar barışan ve tekrar ayrılan kısır döngülü diziler, hayal sınırlarını zorlayan Kurtlar Vadisi, Çukur vb. türünde ki diziler, liseli ergen hayatını ve aşklarını ele alan gençlik dizileri, ihanet temalı diziler vb. uzayıp gidiyor. Mafya temalı dizilerdeki karakterler öyle bir şekilde sunuluyor ki ekranlara, kişilere özendirilerek aktarılıyor. Gençler yolda yürürken, insanlarla konuşurken rol model aldıkları dizi karakterlerine bürünüyorlar adeta. Yürüyüşleri, hareketleri kabadayı-vari şeklini alıyor. Ve bu davranışlar şiddete kadar varabiliyor. Örnek verecek olursak Kurtlar Vadisi dizisini izleyen gençlerimiz her bir karakteri kendini rol model alarak hayatlarına geçirmeye çalıştılar. Hatta birkaç genç bir araya gelerek üstlendikleri rol modelleri (giydikleri elbiseler de aynıydı) gibi dizilerek yolda, okulda, sokakta yürümeye başlamıştı. Önceki işyerimde hemen hemen her akşam mesai olurdu fakat Kurtlar Vadisi’nin yayınlandığı akşam mesai olmazdı çünkü ekip lideri dahil hemen hemen tüm personel izliyordu diziyi. Ben izlemememe rağmen dizinin olduğu günü iple çekerdim çünkü o akşam eve erken gidecektim. İşte diziler izleyen olsun ya da olmasın tüm insanımızı pozitif ya da negatif etkileyebilmektedir.
Diziler aslında birçok şirket için de bir reklam meydanı adeta. Meşhur dizilerden Aşk-ı Memnu vardı hatırlarsanız. Dizinin revaçta olduğu zamanlarda ev tekstili satan mağazaların önünden geçtiyseniz mutlaka vitrin camlarında şu ilanı görmüşsünüzdür; “Aşk-ı Memnu perdeleri gelmiştir. Aşk-ı Memnu nevresimleri gelmiştir” diye. Ve insanlarımızda dizideki hayatı kendi hayatlarına bir nebze de olsa aktarabilmek için o ürünlerden aldı. Yine meşhur dizilerden Muhteşem Yüzyıl vardı hatırlarsanız. Güya sözüm ona Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatını anlatan (ama o kurgulu ve hayatıyla ilgisi olmayan) bir dizi. “46 senelik padişahlık hayatında yılın büyük bölümünü seferde geçiriyordu. Lakin dizide saraydan hatta saraydan bir yana yatak odasından dışarı çıkmıyordu.” Yine dizinin yayımlandığı o dönemlerde kuyumcular veya gümüş satan dükkânların önünden geçerken mutlaka vitrin camlarında “Hürrem Sultan yüzüğü gelmiştir. Hürrem Sultan bilekliği gelmiştir.” Ve halkımız o bilekliklerden, yüzüklerden ve diğer çeşitli ürünlerden aldı. Ve burada da yine dizi sektörünün çeşitli yansıtmalarla alış-veriş sektörüne direkt veya yansıtmalı olarak etki ettiğini gördük.
“Dizilerin hepsi mi kötü ?” diye soracaksınız kendinize. Tabii ki de hayır. Bilgi ve kültür açısından faydalı diziler de mevcut ekranlarda. Mesela Doğu Anadolu, Karadeniz, Trakya veya Ege temalı dizilerde (işlediği konular dışında) özellikle toplumsal yapısı, şivesi, kültürü, yemekleri, coğrafyası, tarihi vb. açısından insanlara birçok şey katmıyor değil aslında. İnsanlarımız bu tür diziler sayesinde yaşadığı ülkenin farklı bölgesinde bulunan kültür bilgisine bilgi babında hakim olabilmektedir. Aslında bu da o ülkede yaşayan insanlara elzem olan bir durumdur. Bunun dışında örnek verilecek olursa tarihi şahsiyetle ilgili olarak mesela “Payitaht Abdülhamit” dizisi de bu tür dizilere örnek verileceklerin başında gelmektedir. Topluma doğru ya da yanlış aksettirilen tarihin bu tür dizilerle (kurgusu hariç) az da olsa bildiklerini pekiştirme, bilmedikleri hakkında da bilgi sahibi olmasına fayda sağlamaktadır.
Öyle ya da böyle dizilerin hayatımızın bir parçası haline geldiği hepimizce malum. Faydası olsun ya da olmasın diziler toplumumuzun her türlü ( etik ya da gayri-etik) insani değerlerine etki etmektedir. Önce ferdî, sonrasında toplumsal olarak dizileri çok çok önemseterek ve hatta hayatımızda negatif kararlar almamızı sağlayacak kadar hayatımıza yerleştirmemeliyiz. Ve bu olguyu çocuklarımıza da aksettirmeliyiz. Çocuklarımız konusunda özellikle yanlış algı oluşturan dizi veya yayınları onlara izlettirmemeli, kendimizde izlememeliyiz. Öncelikle çocuklarımızı ve kendimizi TV programları, dizileri ile değil! İlimle, bilimle, irfanla beslemeliyiz.
Tarih: 2019-02-21 12:26:55 Kategori: Toplum
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Tv Dizileri Üzerine Nedir
Şimdi elimize bir mikrofon alsak ve caddeye çıkıp bir röportaj yapsak, halkımıza sorsak “İzlediğiniz dizi var mı?” diye. İnanın sorduğumuz 10 kişiden en az 6-7 kişinin cevabı “evet var” olacaktır. Ve bu kitleye de sadece belirli bir cinsiyet, yaş veya toplumsal sınıf girmiyor. Halkın çoğunun mutlaka izlediği en az bir veya iki dizisi var mutlaka.
Diziler televizyon sektörünün olmazsa olmazlarındandır. Hem de öyle bir sektör ki bir taşta iki kuş değil, aynı anda 4-5 kuş birden vurabiliyor. Medya, diziler sayesinde bilinçaltı mesajlarını hiç uğraşmadan verebiliyor. Muhtelif birçok ürünün reklamını izleyiciye çaktırmadan yapabiliyor. Senaristler (olumlu veya olumsuz) istediği fikirlerini, ideolojisini dizi üzerinden izleyiciye aktarabiliyor ve bu sayede toplumu birkaç yerden kuşatarak maddi ve manevi olarak çepe çevre sararak etkisi altına alabiliyor.
Büyüklerimiz anlatır ya hep “önceleri insanlar birbirlerine misafirliğe, ziyarete giderlerdi. Sohbet, muhabbet o biçim. Dostluklar, arkadaşlıklar tam tadında. Ana-baba ziyareti asla aksatılmaz. İnsanlar bol bol kitap okurdu. Mutlaka bir aile diğer bir aileye, komşusuna sohbete giderdi, gençlerimiz çok edepliydi, çocuklarımız uslu ” diye. Bizlerde o büyüğümüzün anlattıklarını şaşkınlıkla dinleriz. Şimdi insanlarda misafir kültürü kaldı mı sizce? Kalsa da çok az. Çünkü insanların misafirliğe gidecekleri veya misafir ağırlayacakları vakti yok artık. Sebebi mi? Çok basit! Pazartesi akşamından Pazar akşamına kadar hemen hemen her akşam bir dizisi var. Dizilere o kadar kaptırdık ki kendimizi bir arkadaşımızı, ailemizi, komşumuzu ziyaret etmek aklımıza gelmiyor maalesef. Kitap okumak mı? Entrika, aşk ve mafya dizileri varken şimdi kim zaman ayıracak kitap okumaya. Öyle bir alışkanlık var mı günümüz insanında. Diyeceksiniz ki kitap okumamanın tek sebebi diziler mi? diye. Evet, belki tek sebep değil ama en büyük sebep yine TV dizileri. Çünkü dizilerin her bir bölümü bir sinema metrajında adeta. Saat 20.00’de başlayan bir dizi 23.30-00.00’da bitiyor. Bu insan hangi ara kitap okuyacak.
Her kitleye hitap eden ve etkisi altına mutlaka bir dizi mevcut ekranlarda. Kırdılı döktülü mafya dizileri, birbirini seven, ayrılan ve sonra tekrar barışan ve tekrar ayrılan kısır döngülü diziler, hayal sınırlarını zorlayan Kurtlar Vadisi, Çukur vb. türünde ki diziler, liseli ergen hayatını ve aşklarını ele alan gençlik dizileri, ihanet temalı diziler vb. uzayıp gidiyor. Mafya temalı dizilerdeki karakterler öyle bir şekilde sunuluyor ki ekranlara, kişilere özendirilerek aktarılıyor. Gençler yolda yürürken, insanlarla konuşurken rol model aldıkları dizi karakterlerine bürünüyorlar adeta. Yürüyüşleri, hareketleri kabadayı-vari şeklini alıyor. Ve bu davranışlar şiddete kadar varabiliyor. Örnek verecek olursak Kurtlar Vadisi dizisini izleyen gençlerimiz her bir karakteri kendini rol model alarak hayatlarına geçirmeye çalıştılar. Hatta birkaç genç bir araya gelerek üstlendikleri rol modelleri (giydikleri elbiseler de aynıydı) gibi dizilerek yolda, okulda, sokakta yürümeye başlamıştı. Önceki işyerimde hemen hemen her akşam mesai olurdu fakat Kurtlar Vadisi’nin yayınlandığı akşam mesai olmazdı çünkü ekip lideri dahil hemen hemen tüm personel izliyordu diziyi. Ben izlemememe rağmen dizinin olduğu günü iple çekerdim çünkü o akşam eve erken gidecektim. İşte diziler izleyen olsun ya da olmasın tüm insanımızı pozitif ya da negatif etkileyebilmektedir.
Diziler aslında birçok şirket için de bir reklam meydanı adeta. Meşhur dizilerden Aşk-ı Memnu vardı hatırlarsanız. Dizinin revaçta olduğu zamanlarda ev tekstili satan mağazaların önünden geçtiyseniz mutlaka vitrin camlarında şu ilanı görmüşsünüzdür; “Aşk-ı Memnu perdeleri gelmiştir. Aşk-ı Memnu nevresimleri gelmiştir” diye. Ve insanlarımızda dizideki hayatı kendi hayatlarına bir nebze de olsa aktarabilmek için o ürünlerden aldı. Yine meşhur dizilerden Muhteşem Yüzyıl vardı hatırlarsanız. Güya sözüm ona Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatını anlatan (ama o kurgulu ve hayatıyla ilgisi olmayan) bir dizi. “46 senelik padişahlık hayatında yılın büyük bölümünü seferde geçiriyordu. Lakin dizide saraydan hatta saraydan bir yana yatak odasından dışarı çıkmıyordu.” Yine dizinin yayımlandığı o dönemlerde kuyumcular veya gümüş satan dükkânların önünden geçerken mutlaka vitrin camlarında “Hürrem Sultan yüzüğü gelmiştir. Hürrem Sultan bilekliği gelmiştir.” Ve halkımız o bilekliklerden, yüzüklerden ve diğer çeşitli ürünlerden aldı. Ve burada da yine dizi sektörünün çeşitli yansıtmalarla alış-veriş sektörüne direkt veya yansıtmalı olarak etki ettiğini gördük.
“Dizilerin hepsi mi kötü ?” diye soracaksınız kendinize. Tabii ki de hayır. Bilgi ve kültür açısından faydalı diziler de mevcut ekranlarda. Mesela Doğu Anadolu, Karadeniz, Trakya veya Ege temalı dizilerde (işlediği konular dışında) özellikle toplumsal yapısı, şivesi, kültürü, yemekleri, coğrafyası, tarihi vb. açısından insanlara birçok şey katmıyor değil aslında. İnsanlarımız bu tür diziler sayesinde yaşadığı ülkenin farklı bölgesinde bulunan kültür bilgisine bilgi babında hakim olabilmektedir. Aslında bu da o ülkede yaşayan insanlara elzem olan bir durumdur. Bunun dışında örnek verilecek olursa tarihi şahsiyetle ilgili olarak mesela “Payitaht Abdülhamit” dizisi de bu tür dizilere örnek verileceklerin başında gelmektedir. Topluma doğru ya da yanlış aksettirilen tarihin bu tür dizilerle (kurgusu hariç) az da olsa bildiklerini pekiştirme, bilmedikleri hakkında da bilgi sahibi olmasına fayda sağlamaktadır.
Öyle ya da böyle dizilerin hayatımızın bir parçası haline geldiği hepimizce malum. Faydası olsun ya da olmasın diziler toplumumuzun her türlü ( etik ya da gayri-etik) insani değerlerine etki etmektedir. Önce ferdî, sonrasında toplumsal olarak dizileri çok çok önemseterek ve hatta hayatımızda negatif kararlar almamızı sağlayacak kadar hayatımıza yerleştirmemeliyiz. Ve bu olguyu çocuklarımıza da aksettirmeliyiz. Çocuklarımız konusunda özellikle yanlış algı oluşturan dizi veya yayınları onlara izlettirmemeli, kendimizde izlememeliyiz. Öncelikle çocuklarımızı ve kendimizi TV programları, dizileri ile değil! İlimle, bilimle, irfanla beslemeliyiz.
Tarih: 2019-02-21 12:26:55 Kategori: Toplum
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx